Beni Çoraplarımla Gömün

Beni Çoraplarımla Gömün

Vehbi Koç, oğlu Rahmi Koç’a ölümünden kısa bir süre önce 2 adet zarf bırakır. Bunlarda birisini ben öldüğümde, diğerini ise defin edildikten sonra açmanı istiyorum der. 25 Şubat 1996 da Vehbi Koç vefat eder. Oğlu, babasının vermiş olduğu ilk zarfı açar ve şöyle bir not görür: “Evladım! Söyle beni çoraplarım ile gömsünler.”

Rahmi Koç, cenazeyi yıkayan imama durumu söyler, fakat böyle bir şeyin dinen uygun olmadığı cevabını alır. Bunun üzerine Rahmi Koç durumu müftüye iletir. Fakat müftüden de mümkün olmadığı yönünde cevap alır.

Mecburen vasiyetten vazgeçen Rahmi Koç, babasının defin işlemleri tamamlandıktan sonra 2. zarfı açar. Zarfta şöyle yazmaktadır: “Bak oğlum, ahirete bir çift çorap bile götüremedim.”

Günümüzde maalesef ki, her başarıyı para ile bağdaştıran bir sistem var. Oysaki değerli olan, doğru amaç için harcanan emek ve zamandır.

Dipnot: Vehbi Koç’un bu zarfları verdiği rivayet edilir, gerçeklik payı bilinmemektedir.

 

 

17. Osmanlı padişahı Revan ve Bağdat fatihi olan IV. Murad; Sultan 1. Ahmet ve Kösem sultanın oğludur. Padişahlığı döneminde içki(mey), afyon ve fal konusunda çok sert yasaklar koymuş olmasıyla bilinir. Bu nedenle İstanbul’da o yıllarda bütün meyhaneler gizli olarak faaliyet göstermiştir.

Bu hikaye IV. Murad ve kayıkçılık yapan bir falcı arasında geçmektedir.

IV. Murad çok sık yaptığı gibi yine tebdili kıyafet ile şehirde dolaşmaya çıkar ve bir sandala biner. Müşterisinin hünkar olduğunu bilmeyen sandalcı, bir süre sonra sandalın yanında ipin ucuna bağlı testiyi çeker ve içmeye başlar. Sonrada müşterisine ikram eder. Padişah ne var o testinin içinde diye sorar. Sandalcı gülümseyerek mey diye cevap verir. İçkiyi yasaklamış olsa da aslında IV. Murad’ın alkol ile arasının iyi olduğu bilinir. Sandalcının ikramını kabul eden IV. Murad: “İyide mey yasak! Hünkarımız görürse başını vurdurur. Korkmuyor musun?” diye sorar. Sandalcı denizin ortasındayız hünkar bizi nereden görecek diye cevap verir.

Aradan bir süre geçtikten sonra sandalcı, bu kez tahtaların arasından afyon çıkartır ve nargilesine koyar. Tabi müşterisine de ikram etmeyi ihmal etmez. İkramı kabul eden IV. Murad yine yasakları hatırlatır. Sandalcıdan tekrar, “denizin ortasındayız hünkar bizi nereden görecek” diye cevap alır.

Sandalcı bir süre sonra fal taşlarını cebinden çıkartır ve müşterisine “ver 5 akçe bakayım falına” der. Fala son derece karşı olan IV. Murad, kızdığı halde sandalcıya 5 akçeyi verir ve bak bakalım der. Taşları sallayıp atan sandalcı “hadi bakalım efendi sor sorunu” der.

IV. Murad: “hünkar acaba şuanda nerede?” diye sorar. Sandalcı, hünkar şuanda denizin üzerinde diye cevap verir. Etrafına bakınıp acaba çok yakınlarımızda olmasın deyince, sandalcı müşterinin kim olduğunu anlar ve “affet beni hünkarım” diye yalvarır.

Padişah sana bir soru soracağım, bilirsen seni affedeceğim. Bilemezsen boynunun hemen vurduracağım der. “Ben dönüşte İstanbul’a hangi kapıdan gireceğim? Bunu bilmeni istiyorum” der. Hünkarım, ben şimdi hangi kapıyı dersem siz başka bir kapıdan gireceksiniz. Eğer izin verirseniz cevabı bir kağıda yazayım İstanbul’a giriş yaptıktan sonra açıp bakın. Hünkar başını olur anlamında sallayınca da cevabı bir kağıda yazıp katlar ve hünkara verir.

IV. Murad kağıdı aldığı gibi yanındaki fedaisine, “hemen bu kafirin boynunu vurdurun” diye emreder. Sonrada surlarda yeni bir kapı açılmasını, şehre o kapıdan gireceğini söyler.

Surlarda hızlı bir şekilde kapı açılır ve hünkar yanındakiler ile birlikte İstanbul’a o kapıdan girer. Sandalcının ne yazdığını görmek için kendinden emin bir şekilde kağıda bakan IV. Murad, hayretler içinde kalır.

Kağıtta: “Hünkarım, yeni kapınız vatana millete hayırlı olsun” yazmaktadır.

İşte o gün bu gündür İstanbul’da ki Yenikapı bu isim ile anılmaktadır.